Salavatlar & Delail in Nur

*


*Amr İbnu Rabi'a radiyallahu anh anlatıyor: "Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bana salâvat okuyan bir mü'min yoktur ki ona melekler rahmet duasi etmemiş olsun. Bu, bana salâvat okuduğu müddetçe devam eder. Öyleyse kul bunu, ister az ister çok yapsın!" *“Kim bana bir kere salât ederse; Allah Teala ona on salât eder, on günahını siler, on kat derecesini artırır.” (Es-siracü’l-Münir, Beyhakî) *
Meleklerin Sevabını Yazmakta Zorlandıkları Dua

يا رب لك الحمد كما ينبغى لجلال وجهك ولعظيم سلطانك
“Ya Rab, lekel hamdu kemâ yenbağî li celâli vechike ve li azîmi sultânike” 'Ey Rabbim! Senin zâtının celaline ve senin hâkimiyetinin azametine layık şekilde sana hamd olsun'

HZ.PEYGAMBER'E SALÂT ve SELÂM GETİRMENİN MAHİYETİ VE ÖNEMİ
Prof. Dr. İbrahim Bayraktar


1-SALÂT VE SELÂM'IN MAHİYETİ:
Hz. Peygamber (Aleyhi's-Salâtu ve's-Selâm) ve diğer peygamberlere (Aleyhimu's-Selâm) salât ve selâm getirmek, onlara gösterilen bağlılığın, sevgi ve saygının bir tezahürüdür. O aynı zamanda her yerde ve her zaman kolayca yapılabilecek bir ibadettir. Emrettiği şeyler içinde, Cenâb-ı Hakk'ın yegâne yaptığı şey yine salât ve selâm getirmektir. Nitekim bir âyet-i kerimede Cenâb-ı Hak "şüphesiz Allâh ve Melekleri Peygamber'e çok salât ederler..."(l) buyurmaktadır.
Günlük hayatımızda ve bilhassa namazın içinde, dualarımız arasında, topluca ve tek başına yapılabilecek bu ibadetin mahiyetini, kimlere getirilebileceğini, hükmü ve önemini bu yazımızda kısaca açıklamak istiyoruz.
Salât kelimesi lugatte, duâ, namaz, rahmet mânâlarına geldiği gibi, kendisinden türetilen bazı fiillerinde bereket mânâsı da vardır (2). Kaynaklarda birbirine yakın ve müşterek mânâları ifâde eden kelime, yerine göre bu mânâlardan birinde kullanılmıştır. Bu sebeple mevzumuzla ilgili el-Ahzâb sûresinin 56. âyetine İbn Abbas, "Şüphesiz Allah ve Melekleri Peygamberi bereketle kuşatırlar.." mânâsını vermiştir. el-Müberred de (ö. 285/ 898), Salât kelimesinin aslında "rahmet, duâ etmek" mânâsına geldiğini, Allah tarafından yapıldığında "rahmet", melekler tarafından yapıldığında "Allah'ın rahmetini istemek" demek olduğunu beyân eder (3). Nitekim melekler bir şahsa salât getirirken "Allah'ım onu bağışla, ona merhamet et" derler.
Kuşeyrî de bu hususta, "Allah'ın insanlara salâtı, onlara rahmet etmesi, Peygamberlere salâtı ise onlara şeref vermesi ve ziyâde ikram etmesidir" der. Ayrıca Allah'ın Peygamber'e (as) salâtı onu meleklerin yanında övmesi; meleklerin ona salâtı ise ona duâ etmeleridir, diye de Ebu'l-Aliye tarafından söylenmiştir (4).
Elhasıl "salât", Allah'tan olunca rahmet, meleklerden olunca mağfiret-i İlâhîyi istemeleri, mü'minlerden getirilince de hayırla duâ etmek mânâlarına gelmektedir (5).
Selâm kelimesi de müşterek sayılan bir çok mânâya konmuştur. Daha önce zikredilen el-Ahzâb suresinin 56. âyetinde Hz. Peygamber (sa)'e salât gibi çok selâm etmemiz de istenmektedir. Bu sebeple bunun ihtiva ettiği mânâların üzerinde de biraz duralım. Selâm, lügatlerde, Allah'ın ismi olarak kullanıldığı gibi, selâmlaşmak, kusurlardan beri olmak, emniyet ve sulh mânâlarına da gelir (6). Bu kelimeye verilen mânâlar üç çeşite ayrılabilir: a) Mastar bir kelime olarak "es-Selâmu Aleyküm" demek, selâmet emniyet, senin içindir (veya sizin içindir), seninle beraberdir, demektir. b) Selâm Allah'ın ismi olarak, Allah seni korumayı, gözetmeyi üzerine almıştır, kefildir, demektir, c) İtaat ve barış demektir (7). Kelimelerin lüğat mânâlarını izah ettikten sonra bunların Peygamber'lere getirilmesinin maksadı üzerinde de biraz duralım.
Salât ve selâm getirmekten maksat, Hz. Peygamber (sa)'e tazimdir. Dünyâda O'na yapılacak tazim, O'nun hatırasını yüceltmek, Dîn'ini yaymak ve sürekliliğini temine çalışmaktır. Ahirette ise sevabının çoğalması, ümmetine şefaatçi kılınması, el-Makâmu'1-Mahmûd'a (Livau'l-Hamd altında kurulan şafaatı kübrâ makamına) yükselmesiyle elde edeceği faziletinin devamına duâ etmektir (8).
Diğer taraftan İbnu'l-Arabî der ki: "Hz. Peygamber (as)'e yapılan salâtın faydası, onu yapana döner. Zira salât getirmek okuyanın samimi itikadını ve niyyetini, Peygamber (sa)'e sevgisini, taata devam etmesi ve hürmetini gösterir" (9).
Salavât getirme Hz. Peygamber (as)'in rûhuyla irtibat kurmayı ve O'nun nurundan istifâde etmeyi temin eder. Zirâ salavât getirene Hz. Peygamber de (as) bir misliyle salât eder (rahmet diler) (10).

2. SALÂT VE SELÂM KİMLERE GETİRİLİR:
Kendilerine Hz. Peygamber'le (as) birlikte salât ve selâm getirilen "Âl" hakkında altı görüş vardır: I) Âl, Hz. Peygamber'in (as) ikinci dedesi Hâşim'ın nesli olarak gelenlerdir. 2) Hâşim ve kardeşi Muttalib'in neslidir, diyenler vardır. Bunların arasında İmâm Şâfiî de bulunmaktadır. 3) Hz. Fâtıma, Ali, Hasan ve Hüseyin. Bir de bunların kıyamete kadar gelecek olan evlatlarıdır. 4) Hz. Peygamber'in (as) mutlak yakınlarıdır. 5) Müttaki müslümanlardır. 6) Bütün müslümanlardır. Âl kelimesinin bilhassa son üç kısımda izah edilen mânâları şu şekilde telif edilmiştir: Bu kelime ile dua yerinde bütün müslümanlar, medh, övgü yerinde müttakiler, zekât alma hususunda, kendilerine zekât alma yasak olan Hz. Peygamber'in (as) akrabaları kastedilir (17).

3. SALÂT VE SELAM NERELERDE OKUNUR VE HÜKMÜ NEDİR?
Aslında salât ve selâm getirmek farzdır. Ömründe bir kere bunu okuyan bu vazifeyi yerine getirmiş olur (18). Bir mecliste Hz. Peygamber'in (as) ismi zikredilince bir defa salât ve selâm getirmek vâcib (19), isminin tekrar edilişi sayısınca getirmek ise mustahabdır (20).
Namazda "et-Tehiyyâtu" duâsını okuduktan sonra getirmek de sünnettir. Duâlar yapılırken hangi çeşit duâ olursa olsun salât ve selâm okumak hem mustahab hem de duânın kabulüne sebebdir (21). Ayni zamanda duânın da edebidir.
Ayrıca cuma günlerinde, camiye girerken, cenaze namazını kılarken salât ve selâm okumak yine mustahabdır (22). Bu arada şunu zikredelim ki, Hanefî'ler, "Salli, Bârik" salâvatlarını "et-Tehiyyâtu" duâsından sonra sünnet olarak, Şafiî'ler de farz telakki ederek okurlar (23).

4. SALÂT VE SELÂM LAFIZLARI VE MİKTARLARI:
Salât ve selâm kelimelerinin ifade etiği mânâları ortaya koyan değişik lâfızlar kullanıldığı gibi, değişik cümlelerle getirilen bir çok salavâtı şerifenin hadis mecmuâlarında yer aldığı dikkatimizi çekmektedir (24) Hadislerde zikredilen en kısa salavâtı şerifte "Allâhumme salli alâ Muhammed'in..." lafızlarıdır (25).
2- "Allahumme Bârik alâ Muhammed'in ve alâ Âli Muhammed..." Yani Allah'ım Muhammed'e ve Âl'ine bereketler, çokça hayırlar ve ikrâmlar eyle. "Kemâ Bârekte alâ İbrâhim'e ve alâ Âli İbrahim'e..." Yani İbrahim 'e ve Âl'ine bereketler ihsan ettiğin gibi. "İnneke Hamîdun, Mecîdun" Yani sen en yüce, hamde layıksın, azamet ve Celâl sahibisin.
Bu iki salavâtta da İbrahim Aleyhi's-Selâm'ın ve Âl'inin zikredilmesi O'nun ulû'1-Azm denen Peygamberlerden olması ve Kâbe'yi yeniden yapmasından dolayıdır. Ayrıca O'nun Kabe'yi yaparken Ümmet-i Muhammed'e yapmış olduğu duâya, benzeri bir karşılık vermek içindir (28).

5- SALÂT VE SELÂM GETİRMENİN ÖNEMİ:
Hz. Peygamber'e salât ve selâm getirmenin dînî bir vazife olduğunu daha önceleri de zikretmiştik. Nitekim Cenâb-ı Hak yukarıda zikri geçen bir âyet-i kerimede "Şüphesiz Allah (Azze ve Celle) ve melekleri Peygambere çok salât ederler. Ey iman edenler, siz de O'na salât edin, tam bir teslimiyetle de selâm verin" (29) buyurur.
Salât ve selâm getirmenin önemi hususunda birçok hadis-i şerif varid olmuştur. Burada bazılarını zikredelim: "Müezzinin ezân okuduğunu duyduğunuz zaman siz de onun gibi okuyun ve bana salât getirin.": "Kim bana bir defa salât getirirse Allah da ona on defa rahmet eder..." (30);
"Kim bana bir defa salât getirirse Allah; ona on defa salât eder, on hatası silinir, on derece yükseltilir." (31)
Peygamber'e salâvatı şerifeyi okumanın şefaata vesile olacağını (32), isminin yazıldığı her yere salât veselâm yazmanın meleklerin istiğfarına sebeb bulunacağını (33), kıyametin dehşetinden O'na çokça salât ve selâm okuyanların kurtulacağını (34) birçok hadisi şeriften öğrenmekteyiz.
İsmini duyup da Hz. Peygamber (sav)'e salât ve selâm getirmeyenin kınanmayı gerektiren kötü bir iş yaptığını (35) gerçek cimrinin bu kimsenin olduğunu (36), salât getirmeyi unutanın Cennetin yolunu da unutmuş olacağını (37), karşılaşan iki müslümanın salât ve selâm getirmeleri sebebiyle mağfirete mazhar bulunacaklarını da yine birçok hadisten (38) öğrenmekteyiz.
Ne kadar salât selâm okumanın gerektiği hususunda da bazı hadisler mevcuttur. Bir hadisde, günde yüz defa salât ve selâm getirenin nifaktan beri olacağı anlatılmaktadır (39).
Bu mevzûun sonunda şunu da zikredelim ki, bir kimse, her hangi bir kitap telif ederken veya bir yazı yazarken Peygamberimizin (sav) isminin zikredildiği her yerde O'na salât selâm getirmeli, yazı ile de yazmalıdır. Bu konuda salât-selâm'ı yazmayıp sadece rumuzla yetinmek doğru değildir. Ancak okuduğumuz metne daha önce yazılmamışsa yeniden yazmasak dahi dil ile mutlaka salavat getirmeliyiz (40). Okuyucuya hatırlatması bakımından rumuz yazmak da hiç yazmamaktan daha iyidir (41).

__________________
İlahi ente maksudi ve rizaike matlubi

Edeb ile gelen ,Lütuf ile döner





website-hit-counters.com
search engine optimization guide